Marketten veya pazardan bir heves aldığımız sebze ve meyveler, iş güç, çoluk çocuk derken ertelene ertelene sonunda çöpe gidiyor. Hangimiz bugünün işini yarına bırakmıyoruz ki...
Biz şehrin hengamesine kapılmış oradan oraya savrulurken dalından koparılan her sebze, meyve içerisindeki enzimler, vitamin ve minareller sayesinde bozulmaya başlıyor. Üstelik nemli ve sıcak ortamlar bozulmayı daha da kolaylaştırıyor.. Hem lezzet kaybı hem besin değeri kaybı oluyor ve biz bunu istemiyoruz!
Yiyecekler birçok şekilde saklanabilir. Şeker katarak (reçel, marmelat), tuzlayarak ve ekşiliğini artırarak (turşu, çiroz vb) , kurutarak (tarhana, çiroz, patlıcan, domates), kimyasallar ve baharatlarla, dondurarak, soğukta ve alkolde saklama olarak gruplandırabiliriz.
Tabi ben size daha kısa sürede tüketmeyi düşündüğümüz yiyeceklerin ömrünü biraz daha uzatabilmek adına ipuçları vericem;
Avakadoyu kahverengileştirmek istiyorsanız buzdolabından uzak tutun! Ancak henüz olgunlaşmamış bir avakado satın almış ve uzun bir süre sonra yemeyi düşünüyorsanız buzdolabında saklayabilirsiniz.
Peki avakadoyu çok seviyor ve yemek için sabırsızlanıyorsanız kahverengileştirmek için ne yapabilirsiniz? Sorunun cevabı çok basit ve pratik;
Bir avakado ve bir soğanı ortadan ikiye bölün, ikisini bir arada bi saklama kutusunda bekletin. Maksimum 3 gün sonra avakadonuz yemek için ideal halini alacaktır çünkü soğanın içindeki sulfirik asit avakadonun olgunlaşmasını sağlıyor.
Kırmızı orman meyveleri; Hepinizin bayılarak yediğini tahmin ediyorum ama çabuk bozulduğundan şöyle kilolarca alıp depolayamıyoruz. Böğürtlen, çilek, frambuaz gibi meyveleri saklamak için,
- Bir kaseye su doldurup, suyun 3te biri kadar sirke koyunuz. (Hangi sirkeyi kullandığınız önemli değil.)
- Meyveleri 5 dakika bu suyun içinde bekletiniz böylelikle yıkamış da oluyoruz.
- Nasıl kızartmaların yağını almak için kağıt havlu kullanıyorsak, mevelerin suyunu iyice kuruyana kadar çektiriyoruz.
- Altına kağıt havlu serdiğimiz bir kaseye meyvelerimizi koyup buzdolabına koyuyoruz.
Mantarların toplanması, saklaması ve yemesi hassas olunması gereken konulardır çünkü zehirli ve zehirli olmayan mantarlar birbirlerine çok benzer. Alanında uzman kişiler tarafından pazarlanmalı veya toplanmalıdır.
Bu arada bir gastronom olarak utanarak paylaşmalıyım ki asla mantar yiyemiyorum. Dişe gelen o kıyır kıyır yapısı tam yutacakken beynime "sakın beni yutma istifra edeceksin" sinyali gönderiyor. Halbuki tadına ba-yı-lı-yo-rum. Yalnızca kremalı çorba olarak tüketebiliyorum ne yazık ki.
Güvendiğimiz bir manav veya marketten ya da işinin ehli bir köylüden (ki en güvenilir tedarikçilerdir) satın aldığımız mantarları büyükçe bir kese kağıdına koyup buzdolabında saklamalıyız.
Ayrıca mantarlara balıkmış gibi davranmalıyız çünkü balık nasıl çabuk bozuluyorsa mantar da öyledir, çabuk tüketmek gerekir. Mantarları satın alma ve paketleme aşamalarında dikkat etmenizi önerdiğim birkaç husus var;
- Mantarların şapka kısmı noktalı veya kahverengi lekelere sahipse mantar bozulmak üzere veya bozulmuştur. Almayın.
- Mantarı ters çevirip liflerini kontrol edin. Eğer lifler sık aralıklıysa genç bir mantar bulmuşsunuz demektir kaçırmayın. Aralıklı lifler mantarın yaşlı olduğunu ve bozulma süresinin kısaldığını, lezzetini kaybettiğini gösterir.
- Koklayın! Eğer hoşunuza gitmeyen veya alışılmışın dışında bir koku alıyorsanız o mantarı almayın.
Taze baharatları kim sevmez?!
Güzel bir akşam yemeği hazırlıyorsunuz. Marketten aldığınız paketlenmiş taze baharatları kullandınız fakat her zaman olduğu gibi yeşillikler arttı. Taze yeşillikler çabuk bozulduğundan daha sonra kullanıma en uygun hale getirmek istiyorsanız öncelikle yapmanız gereken;
- Bir buz kalıbına ince ince dilipleyip kağıt havlu ile kuruttuğumuz yeşillikleri koyuyoruz.
- Kalıbın her bir aralığını zeytinyağ ile dolduruyoruz.
Şimdilik bu kadar yeter :)
Bu konuyu gelen tepkilere göre seriye bağlamayı düşünüyorum.
Takipte kalın! <3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder